Ruşen Aslan/ Kör Gözden Yaş Beklemek! 'Mehmet Şener, Annesi 'Kör Saliha' ve APO
24 yıllık cezası biten ve salıverilen Mehmet Şener’i bir süre sonra PKK Merkez Komitesi üyesi olarak görürüz. Sonrası bilinen; Öcalan ile ters düşme, PKK tarafından tutuklanma, kaçış,..Vejîn hareketini oluşturma.. ve PKK tarafından Suriye’de katlediliş!..
PKK Merkez Komitesi üyesiyken, Genel Başkanı Abdullah Öcalan’a ters düşerek muhalefet eden Mehmet Şener, muhalefetinin "cezasını“ hayatıyla ödedi.
O’nun ölümünden Kürt muhalefet hareketinin çıkaracağı çok dersler olduğuna inanıyorum.
Bunun en başında 80’lerden ikibine uzanan bir süreçte, Kürt yurtsever hareketine musallat olan, insanı insan olma değerlerinden uzaklaştıran bilinçli yozlaştırmanın ne kadar yol aldığını ve neler yapabildiğini gözler önüne sermesidir.
Mehmet Şener’i ilk kez 12 Eylül’ün Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde tanıdım. Kendisiyle bir kaç kez kısa sohbet ve direniş sırasındaki bir iki yazışmanın dışında doğrudan ilişkim olmadı. Cezaevi şartları buna olanak vermiyordu.
Ama muzip, zeki ve kararlı bakışlara sahip bu yağız delikanlıyı herkes gibi ben de tanıyordum. PKK Batman davasından yargılanıyordu. Poliste çözülmeyen nadir devrimcilerden biriydi. 12 Eylül sonrası başlatılan zulüm ve işkencenin, en son teslim aldığı kişisiydi.
Mehmet Şener, cezaevindeki en popüler kişilerin başında gelirdi. 1983’te başlatılan ölüm oruçlarında, direnişlerde O’nu hep en önde görürdük.
Kör Saliha diye ünlenen anası da, yiğitliği ve mücadeleci kimliğiyle, dışarıda direnen ailelere öncülük ediyordu. Direnişlerden birini yöneten Mehmet Şener, kod adı olarak anasının adını kullanmıştı.
24 yıllık cezası biten ve salıverilen Mehmet Şener’i bir süre sonra PKK Merkez Komitesi üyesi olarak görürüz.
Sonrası bilinen; Öcalan ile ters düşme, PKK tarafından tutuklanma, hapishaneden kaçış, PKK-Vejîn hareketini oluşturup muhalefetini örgütlü sürdürme çabası ve en sonunda adeta yaşamını verdiği PKK tarafından Suriye’de katlediliş...
İşte Mehmet Şener’in yaşamından kesitler.
Mehmet Şener öldürülmeden önce, PKK lideri tarafından hain ilân edilmişti. Yalnız O’nunla yetinilmemiş, direnişlerin sembolü haline gelmiş anası da hain ve casus edilmişti.
Bir parça ekmeklerini, bir bardak sularını, zuladaki son izmaritin dumanını, acıyla sevinci, korkuyla cesareti, yaşamla ölüm arasında gidip gelmeyi velhasıl her şeyi birlikte paylaştıkları en yakın arkadaşları da PKK basını aracılığıyla O’nu suçluyordu.
Mehmet Şener, kendisini suçlayan yakın arkadaşlarından ikisine, Mustafa Karasu ile Mehmet Can Yüce’ye cevap vermişti. Pir Sultan Abdal’ın deyişindeki; dostun gülü yaralar beni örneğindeki gibi, kendisini en çok yaralayan bu iki can dostuna yazmayı gerek görmüştü.
Ama Pir Sultan’ın deyişinden farklı bir durum vardı. En yakın arkadaşları O’na gül değil, "Hızır Paşa“larının emrine uyarak taş atmışlardı. Her iki mektup, canı kadar sevdiği arkadaşlarını bilgilendirmek için, çok seviyeli ve bağışlayıcı bir uslupla kaleme alınmıştı.
Mehmet Şener’in öldürülüşüne çok üzülmüştüm. Anasının hain ilân edilmesine daha da üzüldüğümü ifade etmeliyim. Çünkü Mehmet Şener, kendi sonunu da hazırlayan PKK’daki bu yanlış anlayışa az hizmet etmemişti.
Nitekim Can Yüce’ye yazdığı mektupta bunu açıkça itiraf ediyor: “...Bu edebiyata (başkalarını haksız yere hain ilân etme –benim notum) duyulan ihtiyaç nelere mal oluyor biliyor musun? Bende zamanında bu günahı oldukça ağır işledim.
Müritçe bir güvenden kaynaklanan söz konusu tutumun vermiş olduğu destekle, ne değerlerin katline ortak olduğumuzu, daha sonra, yaşayarak anladık...“ diyor Mehmet Şener. Bu sözlere başka şeyler eklemeye gerek var mı?
Saliha Şener’in hain edilmesinde tek “suçu“ Mehmet Şener’i doğurmak ve O’nun anası olmaktı. İster istemez insan, Apo’nun anası Üveyş Öcalan’la Kör Saliha’yı karşılaştırmadan edemiyor.
Bu karşılaştırma çerçevesinde, Saliha Şener’i anlatmaya ihtiyaç yoktur. O’nu benim gibi Diyarbakır hapishanesinden geçen ve başta PKK’lı binlerce yurtsever ve aileleri tanır.
Yalnız bizler değil, Türk askeri ve polisi de bu kahraman kadını çok iyi tanır. Ben yinede bildiğim bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.
12 Eylül sonrası başlatılan zulüm ve işkenceden sonra, BBC radyosu; yirmiden fazla Kürt siyasi tutuklunun cezaevinde öldürüldüğünü“ haber veriyor. Bunların içinde benim adım da var.
Benimle görüşemeyen eşim, Avukatıma içerdekilerin akıbeti ve işkencelere son verilmesi için dilekçe yazdırıyor.
Saliha Şener’le birlikte imza topluyorlar. Yüzbaşı Esat durumu öğreniyor ve eşimden dilekçeyi istiyor. Özellikle dilekçeyi kimin yazdığını soruyor. Saliha Şener, kimse ele verilmesin diye; o sırada kendisinde olan dilekçeyi yırtıp ağzına atıyor ve yutuyor.
Üveyş Öcalan’ın adını ise, bazı Türk gazetecilerinin, oğlu Abdullah Öcalan ile yaptıkları röportajlarda duydum. Çocukluk ve aile yaşamını genişçe anlatan Öcalan’ın anlatımlarına bakılırsa, birçoğumuzun anası gibi sıradan bir ana.
Kürdistan’ın zor şartlarında her çocuk doğuran, çocuklarını yetiştiren anne gibi, saygı görmesi gereken biri. Ancak o kadar.. O’nu kimse ne bir yürüyüş ve ne de bir direnişte, ya da yurtsever mücadelede görmüştür.
Yukarıda az çok niteliğini vermeye çalıştığım Kör Saliha, sırf Mehmet Şener’in annesi olduğu için Öcalan’ın boynuna astığı „hain, casus“ yaftasıyla dolaşırken, Apo’nun anası olmaktan başka hiç bir özelliği olmayan Üveyş Hanım, DEP kongresinde divan başkanı tarafından „anaların anası“ olarak kongreye takdim ediliyor.
Millet, elini öpmek için kuyruğa giriyor.
Katılan delegelerden bazılardan dinlediğime göre, kadıncağız olan bitenlerden şaşkın, ne olduğunu da anlamış değil. Yağcılık ve taklitçiliğin iğrenç boyutlara vardığı bir durum.. İşte size iki ana: Biri PKK Genel Başkanı’nın, diğeri O’na muhalefet eden Mehmet Şener’in anası..
Biricisi „anaların anası“ unvanını, diğeri ise boynunda Apo’nun astığı „hain,casus“ yaftasını taşıyor. Siyaset, yurtsever mücadele insani boyutlarından soyutlanırsa, vicdanlar ideolojiye, lidere kiraya verilirse; varılacak yer de burası olur. O’nun için yazının başlığını öce insan olmak koydum.
Bu yazıyı sırf eleştiri olsun diye yazmadım. PKK’nın ağırlıklı bir biçimde içinde olduğu Kongreya Netewiya Kurdistan (KNK), Kürt Sorununda Birlik, Barış ve Demokrasi için Ulusal Konferans düzenlemiş bulunuyor. Kürtler için birlikler de, barış ta, demokrasi de yaşamsal konulardır.
Eğer bu tür konferanslar, iş olsun diye yapılmıyorsa altını doldurmak gerekir. Onun için birliğe ulaşacak barış ve demokrasiyi Kürtlerden başlatmak gerekir. Kürtler arasında barış ve demokrasinin işlememesinde, PKK’nın önemli katkısı olmuştur.(smileydev-demokrat)
Bunun için, Kürtler arasında barış ve demokrasinin yerleşmesinde en büyük görev de O’na düşüyor. Yıktıklarını yapmak ahlaksal bir görev olarak önünde durduğu gibi, kitlesel gücü ve örgütsel durumuyla, bu işe ancak O önayak olabilir. Ben PKK’nın, istediği takdirde bu konularda çok şey yapabileceğine inanıyorum.
PKK, Kürtler arasında barış ve demokrasiyi içtenlikle savunduğunu çarpıcı bir jestle ortaya koymalıdır. Mehmet Şener’in ölümünün onuncu yılı bir vesiledir.
Kör Saliha’nın mezarına Abdullah Öcalan ya da PKK Başkanlık Konseyi adına konacak bir buket çiçek ve bir bildiri, Kürtler arasındaki barış ve dialoğun önemli bir başlangıcı olur. Bu, aynı zamanda bir çok kişinin vicdanları üzerindeki yükü de hafifletir.
Genel Başkanları Türk „şehit“ analarından özür dilemiş bir partiden, haksız yere katlettiği ya do olur olmaz şekilde hain ilân ettiği Kürtleri temsilen Saliha Şener’e böyle bir jest göstermesini istemekle, çok şey mi istemiş oluyorum?
Bütün 'uyanık geçinenlerin dikkatine; fotoğrafta; Diyarbekir hapishanesi önünde, Polislerle dövüşen, Mehmet Şener'in Annesi 'Kör' denilen, annelerin annesi; Saliha ŞENER'
Makalenin orjinal başlığı; 'Kör Gözden Yaş Beklemek!'
Ruşen Arslan- Almanya, 02. Aralık 2001
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder