30 Temmuz 2016 Cumartesi

Aso Zagrosi İSHAN NURİ PAŞA ÜZERİNEi


Daha önce de vurguladığım gibi Kuzey Kürdistan’ın bir çok ileri gelen şahsiyeti 1925 Devrimi sırasında ve devrimin yenilgisinden sonra Güney Batı Kürdistan’a geçmişlerdi. Daha önce Xoybûn’un kuruluş sürecine değinirken bunların bir çoğunun isimlerini zikretmiştim. Bunlardan biride Osman Sebridir. Ben burada Apê Osman’ın yaşamı ve mücadelesini değinmeyeceğim.(Ayrı bir makalede konusudur)
Osman Sebri Türk devletine karşı giriştiği bazı eylemlerden dolayı o dönemler Fransa’nın mandası altında bulunan Güney Batı Kürdistan’a kaçıyor.
Güney Batı Kürdistan’a geçtikten sonra ilk önce Şahin Ağa’nın oğullarıyla görüşüyor ve daha sonra Mîr Celadet Bedirxan ile bir araya geliyor. Bu görüşmelerin birinde Mîr Celadet Bedirxan Osman Sebri’yi Xoybûn Partisine üye yapıyor. Bu arada Osman Sebri Xoybûn içinde bir görev talebinden bulunuyor. Mîr Celadet Bedirxan Osman Sebri’ye “sen ülkede çalışabilirmisin?” diye soruyor.

Osman Sebri Türkiye’de çok ciddi bir şekilde aranmasına ve Osman Sebri’nin söylemiyle İsmet İnönü onu doğrudan Fransız devletinden istemesine rağmen, “evet” diyor ve “ben bunun için geldim” diyor.

Mîr Celadet Bedirxan, ona “ne iş yapabilirsin?” diye sorar.
Osman Sebri : “hangi iş olursa olsun.. Başkalarının yapamadığı işleri bana verebilirsin.......”

Mîr Celadet: “Eğer biz seni Dersim’e gönderirsek gidip gelebelir misin?” diye sorar.
Osman Sebri Mîr Celadet’e : “ Evet giderim, siz beni ölüm kapısına gönderseniz dahi giderim. Yalnızca işsiz kalmak istemiyorum.” Diyor.

Osman Sebri’nin verdiği cevap Mîr Celadet Bedirxan’ın çok hoşuna gidiyor ve ona planını açıklıyor.

Mîr Celadet Bedirxan: “Biz bir yıldan beri Dersim’e gidebilecek ve değerli bir işin üstesinden gelebilecek birini arıyoruz. Bugün diğer zamanlardan daha acil bizim birilerine ihtiyacımız var. Tanrı seni bize gönderdi. Belki sende biliyorsun. Amerika’da büyük bir Kürd göçmen grubu var. Bu topluluğun büyük bir kesimi Dersimlidir. Bu Kürdlerin hepsi Türk hükümetini destekliyorlar ve içlerinde çok zengin insanlarda var. Xoybûn gibi siyasal bir partinin her zaman maddi imkanlara ihtiyacı var. Eğer biz Amerikan Kürdleriyle dostluk ilişkilerini kurarsak ve onlar Xoybûn’un amacına inanırlarsa bize büyük yardımlar yaparlar. Biz Seyid Riza’nın aracılığıyla bu Kürdleri kazanabiliriz. İki yıl önce Xoybûn kardeşim Süreya Bedirxan’ı bu Kürdleri Partiye kazandırmak için gönderdi. Bunun için büyük masraflara girdik. Oradaki Kürdlerle görüşme yerine, büyük bir misafirhaneye yerleşmek zorunda kaldı. Onlardan bazılarıyla görüşmek için haber gönderdi. Onlar Süreya Bedirxan’ı tanımadıklarından dolayı yanına gitmediler Türk Konsoloslukları adamlarını Kürd topluluğuna göndererek Xoybûn’a karşı kötü fikirleri yaydılar: ‘Xoybûn bir Ermeni Partisidir. İngilizlerin kışkırtmasına bağlı olarak ülkemizi parçalamak istiyor’ gibi... Bundan dolayı kardeşim büyük bir şey yapamadı. Yalnızca Xoybûn’un bir şübesini kurdu ve geri döndü. O günden beri biz bir arkadaşı Dersim’e göndermek istiyoruz, Seyid Riza’nın aracılığıyla Amerikan Kürdlerini kazanmak istiyoruz. Fakat şimdiye kadar bu işi başaramadık.

İkinci istemiz ise Xoybûn genel bir ayaklanma örgütleyerek ülkede devrim yapmak istiyor. Bugün Dersim Kürd devriminin kaynağı olarak biliniyor. Biz Seyid Rizo’nun bizimle birlikte hareket edip edemeyeceğini öğrenmek istiyoruz. Senin işin bu. Eğer bunlardan birini yada her ikisini birlikte başarırsan ülke için büyük ve kiymetli bir iş yapmış olursun” dedi.(Osman Sebri, Biranînên Min, sayfa 98-102)

Sonuçta Mîr Celadat Bedirxan Osman Sebri’nin Kuzey Kürdistan’a götürmesi gereken bildiri, mesaj ve mermi bulmak amacıyla bölgeden ayrılıyor. Biraz geçikmelide olsa mermiler hariç, 2000 bildiri, Kuzey Kürdistan’da önde gelen aile büyüklerine mektuplar ve Seyid Riza gönderilen mesaj Osman Sebri’ye ulaşıyor.. Mermilerin gelmemesinden Osman Sebri rahatsız oluyor, ama o da korktu dedirtmemek için 5 kişiyi yanına alarak sınırı geçiyor. Xoybûn’un istemi üzerine ayaklanma çağrısını yapan bildiriyi Suriye’den itibaren geçtikleri her yerde dağıtmaları gerekir. Osman Sebri bildirileri Suriye’den Malatya’ya kadar her geçtikleri yerleşim biriminde dağıtıklarını ve böylelikle kendi kendilerini ihbar ettiklerini, her tarafta Türk askerleriyle karşılaştıklarını bir serüven filmi gibi aktarıyor.. Osman Sebri, Xoybûn yöneticilerini de bu acemi tutumlarından dolayı eleştiriyor ve Suriye’de Xoybûn’un çevresinde “Türk ajanları” olduğunu söylüyor.
Osman Sebri ve beraberindeki grup Malatya’ya kadar gidiyor. Fakat, sürekli olarak Türk askerlerinin takibi altındalar. Grup büyük olduğundan dolayı gizlenme ve barınma konusunda sorunlar yaşıyorlar. Osman Sebri tek başına Dersim’e gitmeye karar veriyor. İlk önce yanında bulunan 5 kişi ile birlikte Kahta’ya dönüyorlar. Onlar oradan Suriye’ye geçiyorlar. Osman Sebri ise tek başına Dersim yoluna düşüyor. İlk önce Malatya’ya gidiyor.

Mîr Celadat Bedirxan Osman Sebri vasıtasıyla Malatya’daki 2 Kürd ileri gelen şahsiyete de mesaj göndermişti. Bunlardan biri: İzol aşiretinin lideri(Îzolê Bendê) Xan Begê Cuce’nin oğlu Silo Bey, diğeri ise Malatya’da ikamet eden Arpecîzade Haci Muhammed Efendi....
Osman Sebri ilk önce Silo beye gidiyor. Silo Bey’in oğlu Zeki, Mir Celadet Bedirxan’ın Arpecîzade Haci Muhammed Efendi’ye yazdığı mesajı ve Osman Sebri’nin bir notunu götürüp Malatya’da ona teslim ediyor. Osman Sebri, Silo Bey’in “Aşiret Mektepleri”nde okuduğunu Osmanlı Ordusunda binbaşı olarak görev yaptığını, İstanbul’daki Kürd yurtsever çevreleriyle ilişki içinde olduğu ve Mustafa Kemal’e karşı Elazığ Valisi Ali Galib Bey ve Malatya Mutesarrıfı Xelil Rahmi Bey ile birlikte hareket ettiğini yazıyor. Sözkonusu girişimin başarısızlığa uğramasından sonra Xelil Rahmi Bedirxan Suriye’ye geçerken Silo Bey İzolların bölgesine geçiyor. Osman Sebri devletin İzollar üzerindeki baskılarından dolayı Silo Bey’in kendilerine yani Kahta’daki Mirdês aşiretine sığındığını ve amcası Şükrü Bey’in aracı olmasından sonra afedildiğini yazıyor.
Osman Sebri, Silo Bey’in evinde olduğu bir esnada köye askerler geliyor. Osman Sebri’nin anlatımlarına göre Silo “Bey korkusunda Seyid Rizo’ya götürmesi gereken mesajları yakıyor” ve Osman Sebri’yi ortada bırakıyor. Osman Sebri anılarında uzun bir şekilde Silo Bey’in “korkaklığını” irdeliyor ve “kişiliksizliği” üzerine duruyor.(age, sayfa 103-116)

Sonuç olarak Osman Sebri, Seyid Rıza’ya götüreceği mesajlar olmayınca, geri dönüyor. Osman Sebri tam iki aya yakın bir yolculuktan sonra, Dersim’e gitmeden geri Kahta’ya dönüyor ve oradan Suriye’ye geçiyor. O dönem Fransa’nın mandası altında bulunan Suriye’deki Fransız yetkilisi Osman Sebri’nin Xoybûn’un kuriyesi olarak Kuzey Kürdistan’a girmesinden dolayı   bir Arap şehri olan Reqaya  sürgün  ediyor.  Osman Sebri’nin verdiği  bilgilere  göre    Bozan bey’in  katibi  Hebeş İsmail   hem  Türkleri ve hemde  bölgedeki   Fransız  yetkililerini  “Dersim  seferi”  konusunda  bilgilendirmişti.  

Osman Sebri  anılarında  uzun  bir  şekilde      Reqa’da  yaşadığı    sürgün     sürecini anlatıyor ve  o dönem  Suriye’de  bulunan    Xoybûn  liderlerinin  kendisiyle   ilgilenmemelerinden  yakınıyor.    Arapça bilmeden bir  arap şehrinde   olanaksızlık içinde sürgün  yaşamak     zor olsa  gerek..

Osman Sebri  Reqa’da   bir ay  sürgünde  kalmadan   Bozan  Şahin Bey    oraya  geliyor ve  ona   Xoybûn’un    Suriye’den  itibaren  Kuzey Kürdistan’nın bir çok bölgesine yönelik askeri  çıkış   yapacağını  söylüyor.

Osman Sebri   “Anılar”ında     Bozan  Şahin Bey’in  kendisi ile görüştüğü tarihi  “26  haziran 1930” (age, sayfa 115)  ve  sınırı  geçme  tarihini ise “1 temmuz 1930” olarak veriyor.

Ayrıca  Osman Sebri  Kuzey Kürdistan’a  yapılacak  askeri  çıkışın   planı hakkında  şu bilgileri veriyor:

 “1.grup,Celadet  Bedirxan  önderliğinde   Cizire Botan’a  gececek,

2.  grup,   Haco   Ağa  önderliğinde  Hevêrkan  aşiretinin  bölgesine  geçecek,

3. grup,  Ekrem  Cemil Paşa  önderliğinde  Dêrîk  mıntıkasına geçecek,

4.grup, İbrahim Paşayê Millî’nin  oğlu  Mehmo’nun önderliğinde    Wîranşar  bölgesine geçecek,

5.grup,  bizim gruptu    Urfa  mıntıkasına  geçecekti”  diye  yazıyor.

Osman  Sebri  hazırlıklarını  yapıyor ve gizli bir şekilde   sınır  boyunda bulunan  Şahin  Ağa’nın    oğullarına  gidiyor.

  Dilawer Zengi ise   Xoybûn’u  konu alan “ Kurtedanasînek   li ser rêxistina Xoybûnê”   adlı   makalesinde     “Binxetê’den  Serxetê’ye altı   koldan  giriş  yapalacağı”nı  söylüyor.

Şöyle ki:

  “1)Koban  bölgesinden  itibaren   Bozan Şahin Bey, Mustafa  Şahin Bey ve Osman Sebri  önderliğinde  bir  birlik   Urfa  ve Maraş   bölgelerine  geçecek  ve  Osman Sebri oradan  aşireti  Merdîsan’ın  bulunduğu  Kahta  ve Adıyaman  bölgesine  geçecek,

2)Serê  Kanî’den  itibaren  İbrahim Paşa  Milli’nin  oğlu  Mahmud   Wêranşehîr’e  geçecek,

3)Dirbêsîyê  bölgesinden    Ekrem Cemil Paşa  ve kardeşi  Kadri Cemil  Paşa  Mardin  bölgesine  geçecekler,

4)Tirbesipiye’den   itibaren Hevêrka aşiretinin  lideri   Haco Ağa   Hevêrkaların  mıntıkasına geçecek,

5)Dêrîk  bölgesinden  itibaren   Mihemed Cemil Paşa  ve  Zilan aşireti   lideri  Resul Ağa’nında   içinde  bulunduğu bazı Botan  aşiret liderleri  Celadet Bedirxan  önderliğinde  sınırı aşacaklari,

6)Tilşe’ire  bölgesinden  itibaren   Cemîlê Seyda  ve Şêx Said’in    amcası  oğullarında  Selahadin ve kardeşi   5  arkadaşlarıyla    Nuseybîn’e  geçeceklerdi”  diye yazıyor.

Sayın  Zengi   makalesinde   sınırı  geçme tarihi olarak “ 3 Ağustosu   4’te  bağlayan gece”  olarak   tespit ediyor.

Wahe  Tachjian  Fransız  belgelerinden itibaren  Xoybûn  üzerine  yaptığı çalışmasında    Xoybun’un      dört  koldan  Kuzey Kürdistan’a      giriş yapma   kararını aldığını  yazıyor.  

Yukarıda  sözünü ettiğim    İbrahim  Paşa’nın  oğlu Mahmud Bey,  Şahin Ağa’nın   oğulları  ve Cemil Paşazadlerin  önderliğindeki    grupları  doğruluyor.    Haco  Ağa ve Celadet  Bedirxan  4.grubu  oluşturduğunu  yazıyor.( Wahe  Tachjian,  Etudes Kurdes,  sayfa, 24)

Sayın  Wahe  Tachjian   bir fransız belgesine dayanarak Kuzey Kürdistan’a  yönelik  askeri  bir  çıkışın  kararını almak  için   Xoybûn  ve Taşnak Partisinin  yetkilileri 29  Temmuz’da  toplanıyorlar.

 Bu    karar  toplantısına   Celadet ve Süreya Bedirxan, Cemil Paşa’nın oğulları,  Şahin Ağa’nın  oğullarından  Mustafa ve Bozan,  İbrahim Paşa’nın  oğulları,  Haco Ağa,  Kedur Bey  ve  Taşnak Partisinden  H. Papazyan ve  Toros Basmaciyan  katılıyorlar. Askeri  operasyon  için  3 Ağustos     günü tespit  ediliyor. 

Celadet Bedirxan,  Cemil Paşa’nın   oğlu  Mihemed    Haco Ağa’nın  Hasekî   yakınında  bulunan   evine gidiyorlar.  3  Ağustos  gecesi   Celadet Bedirxan,   Haco Ağa ve 60 adamıyla beraber   sınırı  geçiyorlar.

Cemil Paşa’nın  oğulları   “16  Hıristiyan Kürd” ile   sınırı geçiyorlar.

İbrahim Paşa’nın oğulları    operasyon  hakkında   Fransız yetkililerini  bilgilendiriyorlar ve  Fransız  yetkilileri     harekete  katılmamaları   konusunda  onları  uyarıyorlar. Onlarda  operasyona katılmıyorlar.

Wahe  Tachjian  “Şahin  Ağa’nın  oğulları   Mustafa ve Bozan’da   yerlerinden kıpırdamıyorlar”  diye  yazıyor. Yukarıda da  sözünü ettiğim  gibi Osman  Sebri    sürgün yerini  gizli bir şekilde  terkederek    Kuzey Kürdistan’a    giriş yapmak amacıyla Şahin ağanın   oğullarına  gidiyor.   O gece  Şahin  ağanın   oğulları  Mustafa ve Bozan  ile  operasyonu  konuşuyor.  Şahin ağanın  oğulları  Osman Sebri’ye   “sen  bizim 25 adamımızla  sınırı  geç, Suruç’un  çevresindeki  karakolları   vur.  Biz şimdi hazır değiliz. Bizde    hazırlığımızı tamamladıktan sonra   sınırı geçer ve birlikte  Suruç  karakoluna saldırırız”  diyorlar.

 Osman Sebri  Şahin ağanın  oğullarının  adamlarından  25  kişi ile  sınırı geçiyorlar ve bir kaç  küçük  karakolu kaldırıyorlar.   Bu arada  5  yada  askerde  öldürüyorlar.  Bu arada  bir kaç gün geçiyor  Bozan ve Mustafa Şahin  Beyler geçmiyorlar.  Osman Sebri  onları gelişmelerden haberdar etmek için  bir adamı gönderiyor. Giden kuriye  geri dönüyor ve Osman Sebri’ye  “Fransızların    Şahin ve Bozan Beyleri   gözaltına alıp  sürgün ettiğini” söylüyor. Bu haberi duyan   Osman  Sebri ile birlikte sınırı geçen    Berazan aşiretinden(Bozan ve Mustafa’nın adamları)  Xılfo’nun  iki oğlu  Mustafa  ve  Mihedin hariç  hepsi  Osman Sebri’yi terkedip Suriye’ye dönüyorlar.  Diğerleri  hepsi gidince  Osman Sebri  iki kardeşide  Suriye’ye geri gönderiyor ve kendisi tek başına   Kahta’ya  dönmek istiyor.  Fakat  uzun ve zorlu   yolculuktan sonra   Osman Sebri’de   geri Suriye’ye dönüyor.(geniş bilgi için  O.Sebri’nin anılarına bkz..)

Sınırı  geçen   Celadet Bedirxan    ve Cemil Paşa’nın   oğullarına  bağlı gruplar   daha önce tespit edilen   buluşma noktalarına  ulaşıyorlar. Fakat,  Kuzey Kürdistan’da  onlara söz veren kesimler   buluşma noktalarına gelmiyorlar. Kimse  buluşma  yerine gelmeyince  Cemil Paşa’nın  oğulları  6’yi  7’ye  bağlayan   gece   geri dönüyorlar.

Celadet  Bedirxan ve  Haco ağanın   vardığı  buluşma  noktasına da  kimse gelmemişti.  Buna  rağmen   Celadet   Bedirxan  Haco ağaya    var  olan  güçle   Midyat’ı  özgürleştirmeyi  öneriyor.  O dönem  Türk devleti  tüm   güçleriyle Ağrı’ya  yüklenmişti.   Celadet göre   Midyat’taki  “sembolik bir  zafer  Diyarbakir, Mardin ve Botan’ı  kapsayan  genel  bir ayaklanmanın   ilk kıvılcımı” olabilir. Fakat bu sefer   Hacı ağa   Xoybûn   Şefi   Celadet Bedirxan’ı takip etmiyor.( Wahe  Tachjian, age,  s  27)

Bu  grup ise   5 ağustosu   6’ya bağlayan  gece  geri dönüyor. Sonuç olarak  Osman Sebri’nin  söylemiyle    tüm  bu gruplar içinde “Türk devletine    kurşun  sıkan”  onun  grubuydu. Xoybûn’un   Ağrı’da   kuşatmaya  alınan direnişçilerin  yükünü hafifletmek,  Türk devletine  karşı  farklı  askeri cepheleri açmak ve halkı  toplu ayaklanmaya kanalize  etmek  için başlatığı girişim   başarısızlıkla  sonuçlandı.

Sonuç olarak  Fransız  devleti  4  ağustos günü   Mısır  Pasaport’unu taşıyan  Süreya Bedirxan’ı  sınır dışı etti.  Cemil Paşa’nın oğulları ve  Haco ağa  Şam’a   sürgün edildiler.  Celadet Bedirxan, Kamuran Bedirxan, Memduh Selim ve H.Papazyan’a   Fırat’ın  doğu  yakasına    geçme yasağı konuldu.  Mustafa ve Bozan Şahin kardeşler   Halep’te  ev hapsine alındılar.  İbrahim Paşa’nın oğulları   Haseki’nın   sınırlarını aşmamak şartı ile  kaldılar.

Fransız Dışişleri Bakanlığının Suriye ve Lübnan’a ilişkin 1918-1940 yılları arasındaki arşivinde Celadet Bedirxan’ın bir deklerasyonu var... Bedirxan bu açıklamasında: “ Ben samimi bir adamım, Şahin ağa ve İbrahim Paşa’nın oğulları gibi bir çok yerden para alan ve otlanan hain değilim. Ben Kürdüm, bir gün başarıya ulaşmak için kanımı dökmeye karar vermişim. Bu dava burada bitmedi ve fazla bir zaman geçmeden başaracağız. Harekete geçmek için bana izin verildiği taktirde Suriye’yi terk eder gök yüzünün altında başka bir yerde bu işi sürdüreceğim.. Ben profesiyonel bir ayaklanmacıyım”.. diyor.. ( aktaran Vahe Tachjian, Levan üzerine yaptığı çalışma..)

Daha öncede vurguladığım gibi, Osman Sebrî’de bir dizi zorluktan sonra Güney Batı Kürdistan’a dönmüştü. Osman Sebri “Bîranînên”lerinin son cumlesinde çok ilginç bir bilgi veriyor.

Osman Sebri Güney Batı Kürdistan’a döndüğü zaman Xoybûn’un bir çok ileri gelenleri Fransız yetkilileri tarafından sınırdan uzaklaştırılarak Suriye’nin bir çok Arap şehrinde zorunlu ikamate tabii tutulmuşlardı. Bu arada Osman Sebri “Ararat Cumhuriyeti”nin önderlerinden Xalis Bey’in Tehlike köyüne geldiğini ve orada Cemilpaşazadelerin oğullarının evinde kaldığını duyuyor. Osman Sebri hemen Tehlike’ye gidiyor ve Abdulmecid bey’in oğlu Xalis Bey(1) ile görüşüyor. Osman Sebri göre Xalis Bey, İhsan Nuri, Ferzende ve Broyê Heskî Telo’dan sonra Ağrı Direnişinin 4. Önder kadrosuydu.. Osman Sebri Xalis Bey’den Ağrı Direnişi ile ilgili tüm bilgileri alabileceği hayalini kuruyor ve onunla karşılaşmayı büyük bir mutluluk sayıyordu. Osman Sebri Xalis Bey’i güzel konuşan, espirili bir insan olarak değerlendiriyor ve aralarında çok kısa bir anda dostluk ilişkisininin geliştiğini söylüyor.(2)

Bugün elimize geçen SSCB ve İran belgelerinde biliyoruz ki bu devletler Türkiye ile birlikte askeri olarak hareket edererek Ağrı Direnişine son darbeyi vurmuşlar. Hatta Türk askeri hem Sovyetler Birliğinin toprağını ve hemde İran toprağını kullandıkları biliniyor. Sovyetler Birliği Ağrı Direnişçilerinin kendilerine gönderdikleri küryeleri dahi tutuklayarak cezaevine koydukları biliniyor.(Aris Arda’nın Kürd-Rus İlişkileri adlı çevirisine bakınız) İngiltere ve Fransa’da Türklere Kürd direnişini bastırmak için gereken desteği verdikleri bilinmektedir.

Bugün elimizdeki bilgilerden biri İhsan Nuri, Yaşar Hanım, Şeyh Abdulkadır, Xalis bey, Nadır ve Muhamed Bey başka savaşçılarla birlikte çemberi yararak İran’a geçiyorlar.
Savaş hâlâ sürüyor. “ Eyyub Ağa 1931 yılının Mart ayında İran askerleriyle girdiği bir çatışmada Zêwa Jêrê adlı bölgede öldürülüyor. Ferzende İran devleti tarafından öldürülüyor. 1931 yılının Temmuz ayında Biroyê Heskê Telo Sari Ocax’ın doğusunda öldürülüyor”( Kawa Biyat’tan akt Musadeq Tovî, Kovara Metin, hejmara 119, sayfa 78)
İran ordusunun saldırıları neticesinde Seyidxan, Alican, Reşoyê Silo, Şêx zahir ve başka savaşçılar 1932 yılının sonbaharına kadar iki devlete karşı Peşmerge savaşını yürütüler. Bir çokları bu savaşta Kürdistan şehitler kervanına katıldılar.
Aslında Kuzey Kürdistan’dan İran’a sığınan çok yoğun bir Kürd kitlesi var. Bunlar İran esir muamelesi yapıyor. Bu konuya dair İran kaynaklarını inceliyen Kawa Biyat 27 Mayis 1934 yılına ait “ Gözetim altında tutulanları durumunu inceliyen komisyon”un raporunda aktardığına göre “Ağrı Direnişine katılan savaşların eşleri ve çocuklarından 53 kişi Tebriz’de gözetim altında tutuluyorlardı.............Şêx Abdulkadır Tahran’da, Şemsedin Meşhed’de, Muhamed Tahran’da, İlxani Tahran’da, Misro Semnan’da, Ahmed Ali Semnan’da, Birayê Heskê Telo’nun eşi Rebabe Tahran’da, Ferzende’nin eşi Besre Tahran’da(hapishanede ölüyor) gözetim altındaydılar”(age, sayfa 79)

Sayın M.Cemil Rojbeyani İhsan Nuri Paşa üzerine yaptığı çalışmasında İran Savunma Bakanlığı Belgelerine dayanarak “ 23 Nisan 1942 yılında İhsan Nuri Paşa,Yusuf Ali Muhacir, Besre Hesenli(Ferzende’nin eşi) Teymur Celali, Şemsedin Celali, İlxani Celali ve Muhamed Derweş İran İçişler Bakanlığına bir mektup yazarak maaşlarının artırılmasını, gözetimin kaldırılmasını ve kendi yaşamlarını sürdürebilmeleri için iş imkanına kavuşmalarını talep etmekteler”(aktaran Kovi, age sayfa 80)

Hatta yine bu İran belgelerinde Simko’nun oğlu ve Seyid Taha’nın oğlu Şerifxan’ın İhsan Nuri’yi kaçırmak için Tahran’a adam gönderdiklerinden sözediliyor(1942 yılında)

Sonuç olarak İhsan Nuri Paşa’nın ölüm yıldönümü olan 25 Mart için kısa bir anma mesajını yayınlamak isterken kendimi Kuzey Kürdistan’da hâlâ yayınlamamış bir dizi belgenin içinde buldum.. Bunlardan bir kesimini aktarmaya çalıştım. Diğer bir kesimide zaman bulursam yayınlarım. Bu arada İhsan Nuri Paşa’nın dostu ve aynı zamanda onun çalışmalarını yakınen bilen şehid M. Cemil Rojbeyani İhsan Nuri üzerine yaptığı çalışmada “Kürdlerin kökeni” adlı eserin İhsan Nuri’ye ait olmadığını söylüyor.(akt Tovi, age, sayfa 83)

1)Ben belli bir süre önce Xalis Bey’in akrabası olan eski bir arkadaşıma ulaşarak Osman Sebri’nin Xalis Bey’in Suriye’ye geçtiğine dair bilgiyi aktardım ve teyit etmeye çalıştım. Arkadaşım bana kendilerinden böyle bir bilginin olmadığını söyledi. Umut ederim ki bazı araştırmacılarımız Xalis Bey, Ferzende, Biro Heskî Telo gibi Kürd şahsiyetleri hakkında ciddi çalışmalara girerler. Çünkü ortada doğru/yanlış bir dizi bilgi dolaşıyor. Hâlâ canlı tanıklarında bulunduğu bir dönemde tarihimizin bu boyutu daha kolay aydınlatılabilinir.
2)Osman Sebri’nin anılarının Birinci Bölümü Xalis Bey ile ilgili aktardığım cumle ile (1931) bitiyor. Bu görüşme 1931 yılında gerçekleşiyor. Osman Sebri’nin Anılarının ikinci bölümünü bulmak için oğlu Hoşeng ile bir telefon görüşmesini yaptım ve anıların akibeti hakkında bilgi almak istedim. Hoşeng’in bana aktardığına göre “Osman Sebri hapishane düştüğü zaman anılarını kurtarmak için Suriye Kürdlerinden tanınan bir şahsiyete teslim ediyor. Bugünde hâlâ yaşıyan bu Kürd şahsiyeti Anıları “kaybediyor”. Aslında Osman Sebri’nin anıları ciddi bir gözle okunduğu zaman o tüm Xoybûn liderleri hakkında “iyi düşüncelere” sahip değil. Osman Sebri Anılarının Birinci Cildinde hepsini suçluyor. Her halde o Anılarının ikinci cildinde onları topa tutmuştur. Bundan dolayı bazı Kürd çevreleri o anıların yayınlanmasını istemiyor. Bende Osman Sebri’nin Xoybûn kadrolarına yönelik sert eleştirilerine ve onlara karşı var olan iddialarına doğrudan tanık oldum. Fakat ne yazıkki o dönem konuya fazla ilgi duymuyordum. Daha sonra Osman Sebri ile yıllarca politik faaliyet sürdüren Mela Neyo’dan onun iddiaları hakkında bazı bilgilere sahip oldum. Bence bu anılar yayınlanmalı. Çünkü Osman Sebri’nin Anıları yanlışlarıyla/doğrularıyla Kürdistan tarihinin bir parçasıdır. Osman Sebri eğer anılarında haksız iddialarda bulunuyorsa verilerle çürütmek en doğru yoldur.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder