Daha önce de vurguladığım gibi Kuzey Kürdistan’ın bir çok ileri gelen şahsiyeti 1925 Devrimi sırasında ve devrimin yenilgisinden sonra Güney Batı Kürdistan’a geçmişlerdi. Daha önce Xoybûn’un kuruluş sürecine değinirken bunların bir çoğunun isimlerini zikretmiştim. Bunlardan biride Osman Sebridir. Ben burada Apê Osman’ın yaşamı ve mücadelesini değinmeyeceğim.(Ayrı bir makalede konusudur)
Osman Sebri Türk devletine karşı giriştiği bazı eylemlerden dolayı o dönemler Fransa’nın mandası altında bulunan Güney Batı Kürdistan’a kaçıyor.
Güney Batı Kürdistan’a geçtikten sonra ilk önce Şahin Ağa’nın oğullarıyla görüşüyor ve daha sonra Mîr Celadet Bedirxan ile bir araya geliyor. Bu görüşmelerin birinde Mîr Celadet Bedirxan Osman Sebri’yi Xoybûn Partisine üye yapıyor. Bu arada Osman Sebri Xoybûn içinde bir görev talebinden bulunuyor. Mîr Celadet Bedirxan Osman Sebri’ye “sen ülkede çalışabilirmisin?” diye soruyor.
Osman Sebri Türkiye’de çok ciddi bir şekilde aranmasına ve Osman Sebri’nin söylemiyle İsmet İnönü onu doğrudan Fransız devletinden istemesine rağmen, “evet” diyor ve “ben bunun için geldim” diyor.
Mîr Celadet Bedirxan, ona “ne iş yapabilirsin?” diye sorar.
Osman Sebri : “hangi iş olursa olsun.. Başkalarının yapamadığı işleri bana verebilirsin.......”
Mîr Celadet: “Eğer biz seni Dersim’e gönderirsek gidip gelebelir misin?” diye sorar.
Osman Sebri Mîr Celadet’e : “ Evet giderim, siz beni ölüm kapısına gönderseniz dahi giderim. Yalnızca işsiz kalmak istemiyorum.” Diyor.
Osman Sebri’nin verdiği cevap Mîr Celadet Bedirxan’ın çok hoşuna gidiyor ve ona planını açıklıyor.
Mîr Celadet Bedirxan: “Biz bir yıldan beri Dersim’e gidebilecek ve değerli bir işin üstesinden gelebilecek birini arıyoruz. Bugün diğer zamanlardan daha acil bizim birilerine ihtiyacımız var. Tanrı seni bize gönderdi. Belki sende biliyorsun. Amerika’da büyük bir Kürd göçmen grubu var. Bu topluluğun büyük bir kesimi Dersimlidir. Bu Kürdlerin hepsi Türk hükümetini destekliyorlar ve içlerinde çok zengin insanlarda var. Xoybûn gibi siyasal bir partinin her zaman maddi imkanlara ihtiyacı var. Eğer biz Amerikan Kürdleriyle dostluk ilişkilerini kurarsak ve onlar Xoybûn’un amacına inanırlarsa bize büyük yardımlar yaparlar. Biz Seyid Riza’nın aracılığıyla bu Kürdleri kazanabiliriz. İki yıl önce Xoybûn kardeşim Süreya Bedirxan’ı bu Kürdleri Partiye kazandırmak için gönderdi. Bunun için büyük masraflara girdik. Oradaki Kürdlerle görüşme yerine, büyük bir misafirhaneye yerleşmek zorunda kaldı. Onlardan bazılarıyla görüşmek için haber gönderdi. Onlar Süreya Bedirxan’ı tanımadıklarından dolayı yanına gitmediler Türk Konsoloslukları adamlarını Kürd topluluğuna göndererek Xoybûn’a karşı kötü fikirleri yaydılar: ‘Xoybûn bir Ermeni Partisidir. İngilizlerin kışkırtmasına bağlı olarak ülkemizi parçalamak istiyor’ gibi... Bundan dolayı kardeşim büyük bir şey yapamadı. Yalnızca Xoybûn’un bir şübesini kurdu ve geri döndü. O günden beri biz bir arkadaşı Dersim’e göndermek istiyoruz, Seyid Riza’nın aracılığıyla Amerikan Kürdlerini kazanmak istiyoruz. Fakat şimdiye kadar bu işi başaramadık.
İkinci istemiz ise Xoybûn genel bir ayaklanma örgütleyerek ülkede devrim yapmak istiyor. Bugün Dersim Kürd devriminin kaynağı olarak biliniyor. Biz Seyid Rizo’nun bizimle birlikte hareket edip edemeyeceğini öğrenmek istiyoruz. Senin işin bu. Eğer bunlardan birini yada her ikisini birlikte başarırsan ülke için büyük ve kiymetli bir iş yapmış olursun” dedi.(Osman Sebri, Biranînên Min, sayfa 98-102)
Sonuçta Mîr Celadat Bedirxan Osman Sebri’nin Kuzey Kürdistan’a götürmesi gereken bildiri, mesaj ve mermi bulmak amacıyla bölgeden ayrılıyor. Biraz geçikmelide olsa mermiler hariç, 2000 bildiri, Kuzey Kürdistan’da önde gelen aile büyüklerine mektuplar ve Seyid Riza gönderilen mesaj Osman Sebri’ye ulaşıyor.. Mermilerin gelmemesinden Osman Sebri rahatsız oluyor, ama o da korktu dedirtmemek için 5 kişiyi yanına alarak sınırı geçiyor. Xoybûn’un istemi üzerine ayaklanma çağrısını yapan bildiriyi Suriye’den itibaren geçtikleri her yerde dağıtmaları gerekir. Osman Sebri bildirileri Suriye’den Malatya’ya kadar her geçtikleri yerleşim biriminde dağıtıklarını ve böylelikle kendi kendilerini ihbar ettiklerini, her tarafta Türk askerleriyle karşılaştıklarını bir serüven filmi gibi aktarıyor.. Osman Sebri, Xoybûn yöneticilerini de bu acemi tutumlarından dolayı eleştiriyor ve Suriye’de Xoybûn’un çevresinde “Türk ajanları” olduğunu söylüyor.
Osman Sebri ve beraberindeki grup Malatya’ya kadar gidiyor. Fakat, sürekli olarak Türk askerlerinin takibi altındalar. Grup büyük olduğundan dolayı gizlenme ve barınma konusunda sorunlar yaşıyorlar. Osman Sebri tek başına Dersim’e gitmeye karar veriyor. İlk önce yanında bulunan 5 kişi ile birlikte Kahta’ya dönüyorlar. Onlar oradan Suriye’ye geçiyorlar. Osman Sebri ise tek başına Dersim yoluna düşüyor. İlk önce Malatya’ya gidiyor.
Mîr Celadat Bedirxan Osman Sebri vasıtasıyla Malatya’daki 2 Kürd ileri gelen şahsiyete de mesaj göndermişti. Bunlardan biri: İzol aşiretinin lideri(Îzolê Bendê) Xan Begê Cuce’nin oğlu Silo Bey, diğeri ise Malatya’da ikamet eden Arpecîzade Haci Muhammed Efendi....
Osman Sebri ilk önce Silo beye gidiyor. Silo Bey’in oğlu Zeki, Mir Celadet Bedirxan’ın Arpecîzade Haci Muhammed Efendi’ye yazdığı mesajı ve Osman Sebri’nin bir notunu götürüp Malatya’da ona teslim ediyor. Osman Sebri, Silo Bey’in “Aşiret Mektepleri”nde okuduğunu Osmanlı Ordusunda binbaşı olarak görev yaptığını, İstanbul’daki Kürd yurtsever çevreleriyle ilişki içinde olduğu ve Mustafa Kemal’e karşı Elazığ Valisi Ali Galib Bey ve Malatya Mutesarrıfı Xelil Rahmi Bey ile birlikte hareket ettiğini yazıyor. Sözkonusu girişimin başarısızlığa uğramasından sonra Xelil Rahmi Bedirxan Suriye’ye geçerken Silo Bey İzolların bölgesine geçiyor. Osman Sebri devletin İzollar üzerindeki baskılarından dolayı Silo Bey’in kendilerine yani Kahta’daki Mirdês aşiretine sığındığını ve amcası Şükrü Bey’in aracı olmasından sonra afedildiğini yazıyor.
Osman Sebri, Silo Bey’in evinde olduğu bir esnada köye askerler geliyor. Osman Sebri’nin anlatımlarına göre Silo “Bey korkusunda Seyid Rizo’ya götürmesi gereken mesajları yakıyor” ve Osman Sebri’yi ortada bırakıyor. Osman Sebri anılarında uzun bir şekilde Silo Bey’in “korkaklığını” irdeliyor ve “kişiliksizliği” üzerine duruyor.(age, sayfa 103-116)
Sonuç olarak Osman Sebri, Seyid Rıza’ya götüreceği mesajlar olmayınca, geri dönüyor. Osman Sebri tam iki aya yakın bir yolculuktan sonra, Dersim’e gitmeden geri Kahta’ya dönüyor ve oradan Suriye’ye geçiyor. O dönem Fransa’nın mandası altında bulunan Suriye’deki Fransız yetkilisi Osman Sebri’nin Xoybûn’un kuriyesi olarak Kuzey Kürdistan’a girmesinden dolayı bir Arap şehri olan Reqaya sürgün ediyor. Osman Sebri’nin verdiği bilgilere göre Bozan bey’in katibi Hebeş İsmail hem Türkleri ve hemde bölgedeki Fransız yetkililerini “Dersim seferi” konusunda bilgilendirmişti.
Osman Sebri anılarında uzun bir şekilde Reqa’da yaşadığı sürgün sürecini anlatıyor ve o dönem Suriye’de bulunan Xoybûn liderlerinin kendisiyle ilgilenmemelerinden yakınıyor. Arapça bilmeden bir arap şehrinde olanaksızlık içinde sürgün yaşamak zor olsa gerek..
Osman Sebri Reqa’da bir ay sürgünde kalmadan Bozan Şahin Bey oraya geliyor ve ona Xoybûn’un Suriye’den itibaren Kuzey Kürdistan’nın bir çok bölgesine yönelik askeri çıkış yapacağını söylüyor.
Osman Sebri “Anılar”ında Bozan Şahin Bey’in kendisi ile görüştüğü tarihi “26 haziran 1930” (age, sayfa 115) ve sınırı geçme tarihini ise “1 temmuz 1930” olarak veriyor.
Ayrıca Osman Sebri Kuzey Kürdistan’a yapılacak askeri çıkışın planı hakkında şu bilgileri veriyor:
“1.grup,Celadet Bedirxan önderliğinde Cizire Botan’a gececek,
2. grup, Haco Ağa önderliğinde Hevêrkan aşiretinin bölgesine geçecek,
3. grup, Ekrem Cemil Paşa önderliğinde Dêrîk mıntıkasına geçecek,
4.grup, İbrahim Paşayê Millî’nin oğlu Mehmo’nun önderliğinde Wîranşar bölgesine geçecek,
5.grup, bizim gruptu Urfa mıntıkasına geçecekti” diye yazıyor.
Osman Sebri hazırlıklarını yapıyor ve gizli bir şekilde sınır boyunda bulunan Şahin Ağa’nın oğullarına gidiyor.
Dilawer Zengi ise Xoybûn’u konu alan “ Kurtedanasînek li ser rêxistina Xoybûnê” adlı makalesinde “Binxetê’den Serxetê’ye altı koldan giriş yapalacağı”nı söylüyor.
Şöyle ki:
“1)Koban bölgesinden itibaren Bozan Şahin Bey, Mustafa Şahin Bey ve Osman Sebri önderliğinde bir birlik Urfa ve Maraş bölgelerine geçecek ve Osman Sebri oradan aşireti Merdîsan’ın bulunduğu Kahta ve Adıyaman bölgesine geçecek,
2)Serê Kanî’den itibaren İbrahim Paşa Milli’nin oğlu Mahmud Wêranşehîr’e geçecek,
3)Dirbêsîyê bölgesinden Ekrem Cemil Paşa ve kardeşi Kadri Cemil Paşa Mardin bölgesine geçecekler,
4)Tirbesipiye’den itibaren Hevêrka aşiretinin lideri Haco Ağa Hevêrkaların mıntıkasına geçecek,
5)Dêrîk bölgesinden itibaren Mihemed Cemil Paşa ve Zilan aşireti lideri Resul Ağa’nında içinde bulunduğu bazı Botan aşiret liderleri Celadet Bedirxan önderliğinde sınırı aşacaklari,
6)Tilşe’ire bölgesinden itibaren Cemîlê Seyda ve Şêx Said’in amcası oğullarında Selahadin ve kardeşi 5 arkadaşlarıyla Nuseybîn’e geçeceklerdi” diye yazıyor.
Sayın Zengi makalesinde sınırı geçme tarihi olarak “ 3 Ağustosu 4’te bağlayan gece” olarak tespit ediyor.
Wahe Tachjian Fransız belgelerinden itibaren Xoybûn üzerine yaptığı çalışmasında Xoybun’un dört koldan Kuzey Kürdistan’a giriş yapma kararını aldığını yazıyor.
Yukarıda sözünü ettiğim İbrahim Paşa’nın oğlu Mahmud Bey, Şahin Ağa’nın oğulları ve Cemil Paşazadlerin önderliğindeki grupları doğruluyor. Haco Ağa ve Celadet Bedirxan 4.grubu oluşturduğunu yazıyor.( Wahe Tachjian, Etudes Kurdes, sayfa, 24)
Sayın Wahe Tachjian bir fransız belgesine dayanarak Kuzey Kürdistan’a yönelik askeri bir çıkışın kararını almak için Xoybûn ve Taşnak Partisinin yetkilileri 29 Temmuz’da toplanıyorlar.
Bu karar toplantısına Celadet ve Süreya Bedirxan, Cemil Paşa’nın oğulları, Şahin Ağa’nın oğullarından Mustafa ve Bozan, İbrahim Paşa’nın oğulları, Haco Ağa, Kedur Bey ve Taşnak Partisinden H. Papazyan ve Toros Basmaciyan katılıyorlar. Askeri operasyon için 3 Ağustos günü tespit ediliyor.
Celadet Bedirxan, Cemil Paşa’nın oğlu Mihemed Haco Ağa’nın Hasekî yakınında bulunan evine gidiyorlar. 3 Ağustos gecesi Celadet Bedirxan, Haco Ağa ve 60 adamıyla beraber sınırı geçiyorlar.
Cemil Paşa’nın oğulları “16 Hıristiyan Kürd” ile sınırı geçiyorlar.
İbrahim Paşa’nın oğulları operasyon hakkında Fransız yetkililerini bilgilendiriyorlar ve Fransız yetkilileri harekete katılmamaları konusunda onları uyarıyorlar. Onlarda operasyona katılmıyorlar.
Wahe Tachjian “Şahin Ağa’nın oğulları Mustafa ve Bozan’da yerlerinden kıpırdamıyorlar” diye yazıyor. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi Osman Sebri sürgün yerini gizli bir şekilde terkederek Kuzey Kürdistan’a giriş yapmak amacıyla Şahin ağanın oğullarına gidiyor. O gece Şahin ağanın oğulları Mustafa ve Bozan ile operasyonu konuşuyor. Şahin ağanın oğulları Osman Sebri’ye “sen bizim 25 adamımızla sınırı geç, Suruç’un çevresindeki karakolları vur. Biz şimdi hazır değiliz. Bizde hazırlığımızı tamamladıktan sonra sınırı geçer ve birlikte Suruç karakoluna saldırırız” diyorlar.
Osman Sebri Şahin ağanın oğullarının adamlarından 25 kişi ile sınırı geçiyorlar ve bir kaç küçük karakolu kaldırıyorlar. Bu arada 5 yada askerde öldürüyorlar. Bu arada bir kaç gün geçiyor Bozan ve Mustafa Şahin Beyler geçmiyorlar. Osman Sebri onları gelişmelerden haberdar etmek için bir adamı gönderiyor. Giden kuriye geri dönüyor ve Osman Sebri’ye “Fransızların Şahin ve Bozan Beyleri gözaltına alıp sürgün ettiğini” söylüyor. Bu haberi duyan Osman Sebri ile birlikte sınırı geçen Berazan aşiretinden(Bozan ve Mustafa’nın adamları) Xılfo’nun iki oğlu Mustafa ve Mihedin hariç hepsi Osman Sebri’yi terkedip Suriye’ye dönüyorlar. Diğerleri hepsi gidince Osman Sebri iki kardeşide Suriye’ye geri gönderiyor ve kendisi tek başına Kahta’ya dönmek istiyor. Fakat uzun ve zorlu yolculuktan sonra Osman Sebri’de geri Suriye’ye dönüyor.(geniş bilgi için O.Sebri’nin anılarına bkz..)
Sınırı geçen Celadet Bedirxan ve Cemil Paşa’nın oğullarına bağlı gruplar daha önce tespit edilen buluşma noktalarına ulaşıyorlar. Fakat, Kuzey Kürdistan’da onlara söz veren kesimler buluşma noktalarına gelmiyorlar. Kimse buluşma yerine gelmeyince Cemil Paşa’nın oğulları 6’yi 7’ye bağlayan gece geri dönüyorlar.
Celadet Bedirxan ve Haco ağanın vardığı buluşma noktasına da kimse gelmemişti. Buna rağmen Celadet Bedirxan Haco ağaya var olan güçle Midyat’ı özgürleştirmeyi öneriyor. O dönem Türk devleti tüm güçleriyle Ağrı’ya yüklenmişti. Celadet göre Midyat’taki “sembolik bir zafer Diyarbakir, Mardin ve Botan’ı kapsayan genel bir ayaklanmanın ilk kıvılcımı” olabilir. Fakat bu sefer Hacı ağa Xoybûn Şefi Celadet Bedirxan’ı takip etmiyor.( Wahe Tachjian, age, s 27)
Bu grup ise 5 ağustosu 6’ya bağlayan gece geri dönüyor. Sonuç olarak Osman Sebri’nin söylemiyle tüm bu gruplar içinde “Türk devletine kurşun sıkan” onun grubuydu. Xoybûn’un Ağrı’da kuşatmaya alınan direnişçilerin yükünü hafifletmek, Türk devletine karşı farklı askeri cepheleri açmak ve halkı toplu ayaklanmaya kanalize etmek için başlatığı girişim başarısızlıkla sonuçlandı.
Sonuç olarak Fransız devleti 4 ağustos günü Mısır Pasaport’unu taşıyan Süreya Bedirxan’ı sınır dışı etti. Cemil Paşa’nın oğulları ve Haco ağa Şam’a sürgün edildiler. Celadet Bedirxan, Kamuran Bedirxan, Memduh Selim ve H.Papazyan’a Fırat’ın doğu yakasına geçme yasağı konuldu. Mustafa ve Bozan Şahin kardeşler Halep’te ev hapsine alındılar. İbrahim Paşa’nın oğulları Haseki’nın sınırlarını aşmamak şartı ile kaldılar.
Fransız Dışişleri Bakanlığının Suriye ve Lübnan’a ilişkin 1918-1940 yılları arasındaki arşivinde Celadet Bedirxan’ın bir deklerasyonu var... Bedirxan bu açıklamasında: “ Ben samimi bir adamım, Şahin ağa ve İbrahim Paşa’nın oğulları gibi bir çok yerden para alan ve otlanan hain değilim. Ben Kürdüm, bir gün başarıya ulaşmak için kanımı dökmeye karar vermişim. Bu dava burada bitmedi ve fazla bir zaman geçmeden başaracağız. Harekete geçmek için bana izin verildiği taktirde Suriye’yi terk eder gök yüzünün altında başka bir yerde bu işi sürdüreceğim.. Ben profesiyonel bir ayaklanmacıyım”.. diyor.. ( aktaran Vahe Tachjian, Levan üzerine yaptığı çalışma..)
Daha öncede vurguladığım gibi, Osman Sebrî’de bir dizi zorluktan sonra Güney Batı Kürdistan’a dönmüştü. Osman Sebri “Bîranînên”lerinin son cumlesinde çok ilginç bir bilgi veriyor.
Osman Sebri Güney Batı Kürdistan’a döndüğü zaman Xoybûn’un bir çok ileri gelenleri Fransız yetkilileri tarafından sınırdan uzaklaştırılarak Suriye’nin bir çok Arap şehrinde zorunlu ikamate tabii tutulmuşlardı. Bu arada Osman Sebri “Ararat Cumhuriyeti”nin önderlerinden Xalis Bey’in Tehlike köyüne geldiğini ve orada Cemilpaşazadelerin oğullarının evinde kaldığını duyuyor. Osman Sebri hemen Tehlike’ye gidiyor ve Abdulmecid bey’in oğlu Xalis Bey(1) ile görüşüyor. Osman Sebri göre Xalis Bey, İhsan Nuri, Ferzende ve Broyê Heskî Telo’dan sonra Ağrı Direnişinin 4. Önder kadrosuydu.. Osman Sebri Xalis Bey’den Ağrı Direnişi ile ilgili tüm bilgileri alabileceği hayalini kuruyor ve onunla karşılaşmayı büyük bir mutluluk sayıyordu. Osman Sebri Xalis Bey’i güzel konuşan, espirili bir insan olarak değerlendiriyor ve aralarında çok kısa bir anda dostluk ilişkisininin geliştiğini söylüyor.(2)
Bugün elimize geçen SSCB ve İran belgelerinde biliyoruz ki bu devletler Türkiye ile birlikte askeri olarak hareket edererek Ağrı Direnişine son darbeyi vurmuşlar. Hatta Türk askeri hem Sovyetler Birliğinin toprağını ve hemde İran toprağını kullandıkları biliniyor. Sovyetler Birliği Ağrı Direnişçilerinin kendilerine gönderdikleri küryeleri dahi tutuklayarak cezaevine koydukları biliniyor.(Aris Arda’nın Kürd-Rus İlişkileri adlı çevirisine bakınız) İngiltere ve Fransa’da Türklere Kürd direnişini bastırmak için gereken desteği verdikleri bilinmektedir.
Bugün elimizdeki bilgilerden biri İhsan Nuri, Yaşar Hanım, Şeyh Abdulkadır, Xalis bey, Nadır ve Muhamed Bey başka savaşçılarla birlikte çemberi yararak İran’a geçiyorlar.
Savaş hâlâ sürüyor. “ Eyyub Ağa 1931 yılının Mart ayında İran askerleriyle girdiği bir çatışmada Zêwa Jêrê adlı bölgede öldürülüyor. Ferzende İran devleti tarafından öldürülüyor. 1931 yılının Temmuz ayında Biroyê Heskê Telo Sari Ocax’ın doğusunda öldürülüyor”( Kawa Biyat’tan akt Musadeq Tovî, Kovara Metin, hejmara 119, sayfa 78)
İran ordusunun saldırıları neticesinde Seyidxan, Alican, Reşoyê Silo, Şêx zahir ve başka savaşçılar 1932 yılının sonbaharına kadar iki devlete karşı Peşmerge savaşını yürütüler. Bir çokları bu savaşta Kürdistan şehitler kervanına katıldılar.
Aslında Kuzey Kürdistan’dan İran’a sığınan çok yoğun bir Kürd kitlesi var. Bunlar İran esir muamelesi yapıyor. Bu konuya dair İran kaynaklarını inceliyen Kawa Biyat 27 Mayis 1934 yılına ait “ Gözetim altında tutulanları durumunu inceliyen komisyon”un raporunda aktardığına göre “Ağrı Direnişine katılan savaşların eşleri ve çocuklarından 53 kişi Tebriz’de gözetim altında tutuluyorlardı.............Şêx Abdulkadır Tahran’da, Şemsedin Meşhed’de, Muhamed Tahran’da, İlxani Tahran’da, Misro Semnan’da, Ahmed Ali Semnan’da, Birayê Heskê Telo’nun eşi Rebabe Tahran’da, Ferzende’nin eşi Besre Tahran’da(hapishanede ölüyor) gözetim altındaydılar”(age, sayfa 79)
Sayın M.Cemil Rojbeyani İhsan Nuri Paşa üzerine yaptığı çalışmasında İran Savunma Bakanlığı Belgelerine dayanarak “ 23 Nisan 1942 yılında İhsan Nuri Paşa,Yusuf Ali Muhacir, Besre Hesenli(Ferzende’nin eşi) Teymur Celali, Şemsedin Celali, İlxani Celali ve Muhamed Derweş İran İçişler Bakanlığına bir mektup yazarak maaşlarının artırılmasını, gözetimin kaldırılmasını ve kendi yaşamlarını sürdürebilmeleri için iş imkanına kavuşmalarını talep etmekteler”(aktaran Kovi, age sayfa 80)
Hatta yine bu İran belgelerinde Simko’nun oğlu ve Seyid Taha’nın oğlu Şerifxan’ın İhsan Nuri’yi kaçırmak için Tahran’a adam gönderdiklerinden sözediliyor(1942 yılında)
Sonuç olarak İhsan Nuri Paşa’nın ölüm yıldönümü olan 25 Mart için kısa bir anma mesajını yayınlamak isterken kendimi Kuzey Kürdistan’da hâlâ yayınlamamış bir dizi belgenin içinde buldum.. Bunlardan bir kesimini aktarmaya çalıştım. Diğer bir kesimide zaman bulursam yayınlarım. Bu arada İhsan Nuri Paşa’nın dostu ve aynı zamanda onun çalışmalarını yakınen bilen şehid M. Cemil Rojbeyani İhsan Nuri üzerine yaptığı çalışmada “Kürdlerin kökeni” adlı eserin İhsan Nuri’ye ait olmadığını söylüyor.(akt Tovi, age, sayfa 83)
1)Ben belli bir süre önce Xalis Bey’in akrabası olan eski bir arkadaşıma ulaşarak Osman Sebri’nin Xalis Bey’in Suriye’ye geçtiğine dair bilgiyi aktardım ve teyit etmeye çalıştım. Arkadaşım bana kendilerinden böyle bir bilginin olmadığını söyledi. Umut ederim ki bazı araştırmacılarımız Xalis Bey, Ferzende, Biro Heskî Telo gibi Kürd şahsiyetleri hakkında ciddi çalışmalara girerler. Çünkü ortada doğru/yanlış bir dizi bilgi dolaşıyor. Hâlâ canlı tanıklarında bulunduğu bir dönemde tarihimizin bu boyutu daha kolay aydınlatılabilinir.
2)Osman Sebri’nin anılarının Birinci Bölümü Xalis Bey ile ilgili aktardığım cumle ile (1931) bitiyor. Bu görüşme 1931 yılında gerçekleşiyor. Osman Sebri’nin Anılarının ikinci bölümünü bulmak için oğlu Hoşeng ile bir telefon görüşmesini yaptım ve anıların akibeti hakkında bilgi almak istedim. Hoşeng’in bana aktardığına göre “Osman Sebri hapishane düştüğü zaman anılarını kurtarmak için Suriye Kürdlerinden tanınan bir şahsiyete teslim ediyor. Bugünde hâlâ yaşıyan bu Kürd şahsiyeti Anıları “kaybediyor”. Aslında Osman Sebri’nin anıları ciddi bir gözle okunduğu zaman o tüm Xoybûn liderleri hakkında “iyi düşüncelere” sahip değil. Osman Sebri Anılarının Birinci Cildinde hepsini suçluyor. Her halde o Anılarının ikinci cildinde onları topa tutmuştur. Bundan dolayı bazı Kürd çevreleri o anıların yayınlanmasını istemiyor. Bende Osman Sebri’nin Xoybûn kadrolarına yönelik sert eleştirilerine ve onlara karşı var olan iddialarına doğrudan tanık oldum. Fakat ne yazıkki o dönem konuya fazla ilgi duymuyordum. Daha sonra Osman Sebri ile yıllarca politik faaliyet sürdüren Mela Neyo’dan onun iddiaları hakkında bazı bilgilere sahip oldum. Bence bu anılar yayınlanmalı. Çünkü Osman Sebri’nin Anıları yanlışlarıyla/doğrularıyla Kürdistan tarihinin bir parçasıdır. Osman Sebri eğer anılarında haksız iddialarda bulunuyorsa verilerle çürütmek en doğru yoldur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder